
Türkiye, Kosova'daki KFOR Komutanlığını İtalya'dan Devraldı

Erdoğan:Gazze'de Kalıcı Barış İçin Katkı Sunacağız

Erdoğan: Türkçe Milletimizin Birlik ve Kültür Köprüsüdür

Erdoğan, Beyaz Saray Görüşmesi İçin Washington'da

Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, cemiyetin kendi doğal zeminlerinin korunmasının tarihsel önemine vurgu yaptı. Ona göre bir milletin varlığını diri tutan, devlet katmanlarının dışında işleyen, halkın içinden doğan müşterek mecralardır. Bu sahaların daralması, yalnızca özgürlüklerin değil, milletin müşterek lisanını, ruhunu ve kendini tazeleme kudretini de zayıflatır.
Aydemir, tarih boyunca birçok medeniyetin çöküş evrelerine girmeden önce bu alanların zayıfladığını, halkın kendi sözünü söyleyebildiği zeminlerin kısıtlandığını, yönetişimin tek merkezli hâle geldiğini hatırlattı. Bu çerçevede İbn-i Haldun’un “Asabiyet zayıfladığında devletin kudreti de çözülmeye başlar” tespitine atıfta bulundu ve toplumsal bağların gevşemesinin devlet aklını da zayıflattığını dile getirdi.
CEMİYETİN CANLI DAMARLARI YENİLENMENİN TAŞIYICISIDIR
Aydemir, geçmiş dönemlerde toplumların yükselişlerini bu damarların güçlü tutulduğu çağlarda yaşadıklarını belirtti. Ona göre cemiyetin canlı damarları, hem idareye yön verir hem de milletin ruhunu diri tutar. Fakat bu damarlar siyasal merkezlerin gölgesine çekildiğinde, kısa vadede yönetenler için bazı cazip faydalar sağlasa da uzun vadede hem devlet aklını hem toplumsal dinamizmi köreltir.
Bu sürecin sessiz ama köklü bir çürüme biçimi olduğunu ifade eden Aydemir, müşterek lisanın zayıflaması, toplum katmanlarının birbirini anlayamaz hâle gelmesi ve karar düzeninin kendini tekrar eden bir döngüye sıkışmasının bu daralmanın doğal neticeleri olduğunu belirtti.
Aydemir burada Alexis de Tocqueville’in “Toplumun hayat damarları, yerel birlikteliklerin ve gönüllü yapılarının serbestliğinde saklıdır” sözlerini hatırlatarak, bu tür oluşumların hem siyasi dengeyi hem toplumsal canlılığı koruduğunu söyledi. Farabi’nin “Faziletli şehir” anlayışına da değinerek, halkın kendi mecralarından çekilmesinin, faziletli düzenin yerini edilgen bir yapıya bırakmasına yol açtığını ifade etti.
YENİ ZEMİNLER VE MÜSTAKİL YAPILAR GEREKİYOR
Aydemir, bu nefes sahasının korunabilmesi için yeni zeminlerin ve müstakil oluşumların teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi. Merkezi yapıların bu alanları denetleme eğiliminin zamanla derinleştiğini, bunun da halkın içten gelen sesini zayıflattığını söyledi.
Hem idari mekanizmaların hem de toplumun kendisinin bu konuda mesuliyet üstlenmesi gerektiğini belirten Aydemir, yeni teşebbüslerin, yerel birlikteliklerin ve gönüllü yapıların desteklenmesinin hayati önemde olduğunu vurguladı.
Özellikle genç kuşakların bu yapılara katılımını sağlayacak kültürel, hukuki ve iktisadi zeminin güçlendirilmesinin elzem olduğunu ifade eden Aydemir, bu çabanın milletin müşterek geleceğine yapılacak en kıymetli yatırımlardan biri olduğunu dile getirdi. Ona göre bu, yalnızca bir yönetişim meselesi değil, bir medeniyet meselesidir.